Güncel Teknoloji HaberleriMobirollerOyun HaberleriOyun KonsoluTeknoloji

Dying Light 2 Stay Human İnceleme – Aiden Koş!

Parkur dinamikleri ile çok sevilen Dying Light’ın devam oyunu niteliğindeki Dying Light 2 inceleme konuğumuz oluyor. Bakalım ikinci oyun bize neler sunuyor?

Polonya merkezli Techland tarafından 2015 yılında yayınlanan Dying Light, sürpriz bir çıkış gerçekleştirmişti. Mirror’s Edge’in parkur dinamiklerini başarılı bir şekilde kullanan ve bunu güzel bir konu ile harmanlayan Dying Light, arada geçen 7 yıldan sonra devam oyunu ile karşımıza çıktı. Dying Light 2 olarak isimlendirilen oyunun ilk oyundan çok daha fazla yenilik sunması bekleniyordu. Peki, bu amaç gerçekleştirilebildi mi? Dying Light 2’nin ilk oyundan farkı ne? Yine oyuncuların gönlünde ayrı bir yeri olabilecek mi? Gelin bu soruların cevabını verelim.

Dying Light 2 incelemesi

Dying Light’ın ilk oyunu bildiğiniz gibi Harran’da geçiyordu. Ana karakterimiz ile salgın için aşı bulmaya çalışıyorduk. Aynı şu sıralar koronavirüs ile mücadele ettiğimiz gibi ilk oyunda da zombi salgını ile savaşılıyordu. İlk oyunu oynamayanlar için spoiler olmasın diye konuyu burada kesiyoruz. İkinci oyun oyundan uzun bir zaman sonrasını konu alıyor. Serinin ikinci oyununda bu sefer ana karakterimiz Aiden Caldwell oluyor.

Dying Light 2 inceleme

Aiden Caldwell’den bahsetmek gerekirse; Aiden’ın tam olarak ne zaman ve nerede doğduğu bilinmemekle birlikte, 2013 ya da 2016 yılında dünyaya yayılan Harran Virüsü salgını öncesinde ya da sırasında doğduğu söyleniyor. Bir noktada babası hayatını kurtardı ve ona kim olduğunu asla unutmamasını söyledi. Aiden Caldwell, enfekte bir dünyada enfekte olmuş bir kurtulan kişi konumunda. Olimpik bir sporcuyu andıran çevikliğe ve onu bu tehlikeli dünyada güçlü bir müttefik ve değerli bir meta haline getiren acımasız dövüş becerilerine sahip. Kimsenin başaramayacağı şeyleri başarabiliyor, kimsenin cesaret edemediği yerlere girebiliyor. Öyle bir deli bizimkisi. 

Salgından önce doğan Aiden kız kardeşi ile birlikte bir tesiste virüs için yapılan deneyelerde kullanılıyor. Yapılan deneylerde oldukça fazla direnç gösteren Aiden’ın bir kurtarıcı olabileceği düşünülüyor. Çünkü deneylere en fazla dayanabilen ve yan etki göstermeyen tek kişi Aiden’dı. İşte hikayemizde tam da bu noktada başlıyor. Kız kardeşim nerede? Çocuklarım olmadan asla diyen Aliye gibi kız kardeşimizi aramaya başlıyoruz. Dünya salgından yıkılıyor, kurturulmuş bölgeler oluşturulmuş, elektrik yok, su yok, yemek kısıtlı ama bizim tek derdimiz kız kardeşimiz. Öyle dünyayı kurtarmak falan da değil. Çocukken gördüğümü kız kardeşimizi aramak için saatler süren maceraya atılıyor. Konu evet klişeden öteye geçemese de konuyu işleme olayını çok başarılı bulduk diyebiliriz.

Diyaloglar kararında olmuş

Dying Light 2’de bir takım diyalog tercihleri bulunuyor. Bu tercihler oyunun gidişatını etkiliyor. Cyberpunk 2077’den bu seçim konusunda çok üstün olan Dying Light 2, tabii ki de bir The Witcher ve Skyrim kalitesin değil. Zaten oyunun RPG konusunda da çok iddiası yok. Buna rağmen size sunulan seçimlerin hikayeyinin ilerleyişini değiştirmesi çok başarılı bir şekilde sunuluyor. Oyunda tamamen karaktersiz olmanız gerekiyor. Duygularınız ile hareket ederseniz hata yaparsınız. Bu yüzden size fayda sağlayacak hangi taraf varsa onu seçin. Oyundaki tek büyük seçim olayı bu. A kişiye mi yardım edeyim yoksa B kişiye mi? Bu denli kıt bir seçime rağmen bu olay oyuna ayrı bir hava katmış diyebiliriz. Diyaloglar tarafında da oyunu şahsen başarılı buldum. NPC’lere sorulacak bir dizi soru var. Bu soruları sorarak oyunun konusu daha iyi bir şekilde anlayabiliyorsunuz. 

Gezgin olarak başladığımız oyun Barış Muhafızları, Afetzedeler ve Muhalifler arasında geçiyor. Yapacağınız seçimler ile hangi tarafta yer alacağınızı belirleyebiliyorsunuz. Dediğimiz gibi orta yolu bulmak daha mantıklı bir seçim olacak. Oyunda bir ton yan görev de bulunuyor. Bu yan görevler Skyrim tadında diyebiliriz. Tabii abartmadan bu benzetmeyi yapalım. Yoksa Skyrim bambaşka bir noktada. DL2’deki yan görevler kim ne derse desin Assassin’s Creed oyunlarının yan görevlerini cebinden çıkarır. Oyundaki yan görevler yok çocuğum şurda mı bir bakıp gelsene, şunu getirsene bana tarzında değil. Yan görevlerin de kendi içerisinde güzel ve oynanası konuları var. Yan görevlerin ana görevlerden daha uzun sürdüğünü de belirtelim. Oyunu bitirseniz bile bu yan görevleri merak ettiğiniz için kendinizi bir anda DL2’nin gerilim dolu dünyasında buluveriyorsunuz.

Zombiler yine bildiğimiz gibi

İlk oyunda sevmediğim noktalardan biri zombilerin çok aptal olmasıydı. İkinci oyunda da bu böyle. Ancak gece olduğunda zombiler bir şahlanıyor aman yarrabi. Sanki sabah boş boş gezinen zombi o değildi. Keşke bunun dengesi biraz daha iyi kurulsaydı. Arada mini boss tadında zombiler de bulunuyor. Bunlar gerçekten zorlayıcı olabiliyor. Ancak bunları yenmesi de oldukça keyifli. Mini boss olarak tabir edebileceğimiz zombilerin bölgelerinde size kolaylık da sunuluyor. Patlatabileceğiniz tüpler (Evet tüp ne alaka?) bulunuyor.

Karakterlerden de biraz bahsedelim. Aiden’ın dışında oyunun demirbaş karakterleri de var. Bunların açıklamasını aşağıdan okuyabilirsiniz.

  • Mia Caldwell: Aiden’ın şehirde aradığı kayıp kız kardeşi.
  • Lawan: İntikam arayışında Aiden ile ittifak yapan eski bir Nightrunner .
  • Frank: Ana kahramanın akıl hocası ve arkadaşı.
  • Juan: Aiden’ın yakın arkadaşı.
  • Hakon: İnsanlara yardım eden ve hatta bunu yapabilmek için gecenin tehlikelerine göğüs geren efsanevi bir grup olan Nightrunners’ın eski bir üyesi. Bu adama dikkat edin.
  • Chris Williams: Dönekler olarak bilinen bir grup eski mahkumun otoriter lideri.
  • Jack Matt: Şehre düzeni yalnızca kendisinin getirebileceğine inanan Barış Muhafızları’nın lideri.

Şimdi gelelim oyunun dinamiklerine. Küçük bir ekibin elinden çıkan ilk oyundan sonra beklentiler çok yükselmişti. Ancak ilk oyunu ve ikinci oyunu üst üste bitirdiğimiz için şunu söyleyebiliriz ki çok büyük bir gelişim yok. Tabii ki de ikinci oyunda bize daha fazla opsiyon sunuluyor. Yakın dövüş mekanikleri ikinci oyunda daha oturaklı görünüyor. Uzun mesafeli silahların da vuruş hissi gayet yerinde. Yakın ve uzun menzil saldırıların dinamikleri Halo: Infinite’den daha iyi diyebiliriz.

Oyunun mekaniklerinde de yenilikler yer alıyor. Örneğin duvardan yürüme, paraşüt kullanma ve daha fazla zıplama gibi parkur öğeleri çeşitlendirilmiş. Parkur bakımından ikinci oyun ilk oyuna göre seviye atlamış. Oyunun dinamikleri yine bildiğimiz gibi kararında olmuş diyebiliriz. Silah çeşitliği konusunda ilk oyundan bir tık daha fazla seçenek sunuyor. Silahlarınıza bulduğunuz parçalar ile modifikasyon yapabiliyorsunuz. Bu modifiyeler yakın dövüşte işinizi çok ama çok kolaylaştıracak. Bu yüzden modifiyeye önem verin.

Grafikler sanki yeni nesile yakışmamış

Oyunu Xbox Series X’te oynadık. Yeni nesil konsollarda oyun üç farklı mod sunuyor. Bunlar, performans, kalite ve çözünürlük olarak ayrılıyor. Performans modunda 1080P çözünürlükte 60 FPS’te oynuyorsunuz. Kalite modunda 1080P çözünürlüğünde 30 FPS’te ve ışın izleme açık oynuyorsunuz. Çözünürlük modunu açtığınızda ise ışın izleme olmadan 4K çözünürlükte 30 FPS deneyim sunuluyor. Oyunun en başarısız olduğu nokta bu. Performans modunda bile keşke 4K çözünürlük olsaydı diyor insan. Çünkü 4K TV’de 1080P çözünürlük göz gerçekten de çok batıyor. Grafiklerin yeni nesil gibi görünmediğini ancak ilk oyundan bir tık daha iyi olduğunu söyleyebiliriz. Grafik açısından oyun bizden 10 üzerinden 6.5 puan alıyor.

Oyunda kovalamaca adı verilen yeni bir bölüm eklenmiş. Bildiğiniz gibi zombiler geceleri çıldırıyor. Eğer biri sizi fark ederse avazı çıktığı kadar bağırıp tüm zombileri peşinize takıyor. Size de koşturmaktan başka bir seçenek kalmıyor. UV ışıklarının olduğu güvenli bölgelere giremezseniz sizi gün doğumuna kadar koştururlar yorulursunuz. Yetenek ağacı kısmında yapacağınız geliştirmeler ile parkur becerilerinizi geliştirebiliyorsunuz. Uzun süreden sonra yetenek ağacının bu denlik verimli kullanıldığı bir oyun görmemiştim. Yetenek ağacında yapacağınız geliştirmeler direkt oyunun gidişatını değiştiriyor.

Daha rahat bir deneyim için size tavsiyemiz bol bol exp toplayın ve skillerinizi açın. Aksi durumda gün batmasın diye dua eder durursunuz. Yetenek ağacının altında bir de HP ve MP için bölüm yer alıyor. Bunları çevreden topladığınız özel kapsüller ile geliştirebiliyorsunuz. Bu noktada ise önceliğiniz MP olsun. Aksi durumda bir yere tırmanacağınız zaman gücünüz çabucak biter ve kendinizi yerde bulursunuz. 

Oyuna bu yıl içerisinde DLC’nin geleceği söyleniyor. Bu DLC’de ne anlatılacak çok merak ediyoruz. Çünkü ana hikayede neredeyse her şeyi açıkladılar. Muhtemelen Aiden’ın çocukken yaşadığı olaylar DLC’ler ile daha fazla detaylandırılacak.

500 saatten fazla deneyim sunan oyun performans sorunlarına rağmen oynanabilir seviyede. Teknik açıdan benim gibi takıntılı değilseniz rahat rahat oynayabilirsiniz. DL2’de HDR’ın olmadığını belirtelim. Boşuna kurcalamayın en gerekli olan oyunda HDR desteği yok. Xbox Series X’te Auto HDR bile devreye giremiyor. O derece yok.

DL2’yi genel olarak değerlendirecek olursak, ilk oyunun tadı damağında kalanlar ikinci oyuna bayılacak. Konusu, işlenişi ve parkur dinamikleri ile ön çıkan DL2, bizden 10 üzerinden 7 puan almayı başarıyor. 

Ne Düşünüyorsunuz ?
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu